esnaflıkta üçüncü ay ve bisikletli bindörtyüzotuz gün.

Seçil Türkkan
3 min readAug 30, 2023

Üçüncü ayın içinden selam!

İş dediğimiz şey temelinde kurduğumuz kelimelerden oluşuyor. Esnaflık da her işte olduğu gibi kelimelerden oluşuyor. Kurduğumuz çerçeveden, niyetlerden ve mutlak gerçeklerden.

Bu ay itibariyle kalabalık yani 400 kişilik gibi olan tedarikçi gruplarındaki mesajları önem sırasına göre süzme yeteceğim gelişmeye başladı, kendi tedarikçim de var. Dükkana geliyor ve ben beğendiğim şeyleri taneyle alıyorum. Akıl vermeye meraklı biri, belki söyleyecekleri sahiden kıymetlidir diye kulak veriyorum çoğu zaman ama dükkanın içinin dizaynından ve insan psikolojisinin gördüklerinden bahsediyor. Böyle akıllar pek de umrumda değil, ben kendi “içgörülerimi” çizmek istiyorum.

Bugün seramik atölyesi ve hianco isimli bir markası da olan Hazal dükkanın önünden geçerken lafladık, “Nasıl gidiyor?” Diye sordu bana ve excel üzerinde tuttuğum muhasebesi henüz pek de profesyonel olmayan Tebrikler’in iyi gittiğini düşündüm, bunu dillendirdim. Umarım öyledir hakikaten! Umarım dedim, “Sen iyi gittiğini düşünüyorsan eğer gidiyordur” dedi. Bana iyi geldi.

“Bir şey satın aldığınızda ödemeyi para ile yapmazsınız. Ödemeyi yaşamınızdan para kazanmak için harcadığınız zamanla yaparsınız” diyor Jose Mujica. Olan bitene bu gözlükle baktığım zaman karşılaştığım manzara bir garip müştereğe götürüyor bizi; parasının ne kadar olduğundan bağımsızca sayısı azımsanmayacak kadar çok insan parasını bir başka canlıyla paylaşıyor. Bu sokak köpeği, kedisi, evdeki hayvanı ve sokak güvercinleri.

Bu ortak duygu, bizi yaşatmaya dair motive eden bu şey her gün, ne yalan söyleyeyim, umut tazeliyor. İnsanların bazıları bir canlının açlığına, mutsuzluğuna çaresizliğine dayanamıyor. Tebrikler’in kapısı her sabah içinde bunların da bulunduğu hislerle açılıyor. Bu yüzden her gün kendime bir kişiye iyilik yapma hakkı tanıyorum, bu izin bazen genişliyor. Sonuçta serbest piyasa. O yüzden umarım iyi gidiyordur, Tebrikler!

Bu ay mutfak ve salonu -böyle de denebilir evet- ayıran bölgeye, ayırması için bir perde yapıyoruz. İnanılmaz süslü ama şahane bir kumaş ve ancak dükkana gelenlerin görebileceklerinden. Kumaşı perde haline çevirttiğim esnaf komşum teslim gününü bir gün uzattı. Görüldüğü üzere esnaflıkta ‘deadlinelar’ pek de işe yaramıyor gibi gözüküyor. Önemli değil, zira dükkana gittiğimde ayaklarını sandalyeye uzatmış keyifle -belki öyle değildir tabii, bilemem- dinleniyordu. Anlayabiliyorum, dükkanda bazen ‘oturabilmek’ br lükse dönüşüyor. Bu koşturma hep müşteri ile olmak zorunda değil. Ay sonu ve başı olan o 2 hafta mal almak, yerleştirmek, dizayn etmek, sıkıştırmak, atmak, muhaeebye gönderilecekler, hesap kitap ve temizlikle geçiyor. Aslında bu yüzden bel fıtığı ihtimaline dikkat! Belim dükkanda bir kez tutuldu bile, aman sen pilatesini ihmal etme.

Yanısıra artık güvercin yemi de satıyoruz, eğer lazım olursa muhakkak aklında olsun. Bir başka haber ise bir meslektaşımın daha petshop sularına geçtiği yönünde. Mesleği sürdüremediğini anlatıyor. Ne kadar normal ve anormal değil mi? İsmini veremem ama kendisi duyurduğunda kesin yazarım! Ona tedarikçi Erdoğan’ın numarasını yollarken çoktan alışmıştı parmaklarım olan bitene. Ve komik, bir tedarikçiyle konuşurken numaralarını benden aldığını söylemiş, onlar da “Baştacıdır” deyip selam yollamış. Haha!! Bu hayatın dönüşmesi değil de nedir?

Bir başka haber biraz dedikodu; Medya dünyasındaki telifli platformlardan biriyle üstten tavırları nedeniyle açıkça papaz oldum geçen hafta. Özür beklediğimi yayın kuruluna ilettim, bir yanıt alamadım. Sonra ben de onların fon verenlerine bu şikâyetimi ilettim. Garip ama bu ülkede nefes almak üzere kurulmuş alanlar dahi fırsatını bulunca ukala bir iktidara dönüşüyor. Tahammülüm yok bu şeylere. Tebrikler olduğu/olabildiği için mi, gerçekten sabrım taştığı için mi yaptım/yapabildim bunu, bilmiyorum.

Bisikleti sahilde, bankaya gidip gelirken, bazen de eve gelirken sürüyorum. Genelde dükkanın önünde burada olduğumuz hatırlatan o makam aracı. TBMM’de, Ankara-İstanbul-Ayvalık sokaklarında, çeşitli ofislerde gezip durdu da, dururken en çok yakıştığı yerlerden biri burası oldu. Varlığı şahane.

Sonuçta “Sen iyi gittiğini düşünüyorsan iyi gidiyordur.”

Teşekkürler, tebrikler.

--

--