esnaflıkla birinci ay ve bisikletle binüçyüzyetmişüç gün.

Seçil Türkkan
4 min readJul 4, 2023

.belirsizlik, fiziksel işler ve ‘ya tüm esnaflar senin gibi olsa?’

temmuz 4. 2023 /

foto: sokaktan geçen bir kadını çevirip çekmesini rica ettim ❤

Tam yazmaya başlayacakken kapıdan bir ses geliyor, “Seçil hanım, siparişiniz!” Uzanıp alınca bir kutu yavru kedi maması olduğunu anlıyorum ve tedarikçiden dün verdiğim bu siparişin bugün ellerimde olmasının ne kadar da sistemli olduğunu düşünüyorum. Gün içinde elimde olması da mümkün hatta, yeter ki ben 12'den önce sipariş vereyim. Geçtiğimiz bir ayda hayatıma dahil olan konu başlıklarından biri de bu. Ekranımın sağ üst köşesinde “Tebrikler Petshop” adına kesilmiş faturalar e-posta olarak da geliyor bu sırada.

Zihni’yle tam da 28 Mayıs akşamında “Oldu bu iş!” deme kararı aldığımız petshop işletme fikri, bugün ilk ayını böylece geride bırakıyor. Türkiye’de yaşayan bir gazeteci olarak günden güne hepimizi hissizleştiren haberler ya da haberciliğe belli bir mesafeden bakmamın da ay dönümü böylece.

Gündemin içinde ve her gün ‘bir şeyi kurtarma’ sosuna bulanmış gazetecilik sevdamın açtığı yeni bir kapı da. Unuttuğumuz yeni ama gerçekten yepyeni bir şeye başlamanın ilk günleri, heyecanı, mutluluğu ve korkusu var içimizde. Sahiden insanı yaşatan şey de yeniden ve gerektiğinde yeni bir şey “Selam!” diyebilmekle ilgili.

Geçtiğimiz günlerde gazeteci arkadaşım Onur mesleği bırakıp bırakmadığımı sordu; Elbette ki bırakmadım, ancak hem gitgide vasatlaşan haber merkezlerine mesafelenmek hem de gitgide tatsızlaşan gazetecilik dünyasına farklı bir yerden bakmaktı niyetim petshop işletme fikrini kafamızda çevirip karar vermeye çalışırken, bu fikir yerine oturup zeminini buluyor bugünlerde. Aslında Mart ayında çıkmasına rağmen zaman itibariyle üzerinden bin yıl geçmiş gibi hissettiren “Seçim Güvenliği İçin Sandıkları Korumak” da bunun ilk nüvelerindendi. Çiçeği burnunda yazar olmak, çiçeği burnunda petshoper olmak bir devam ve tanışma hikayesi.

Her hayal, aklındaki bir diğer hayalle buluşuyor ve insanın kendi hikayesi kendi kendine birleşiyor eğer içinde zorlama yoksa. Dolayısıyla bisikletle petshop, medya ile petshop uzaklaşmadan buluşuyor. Şimdi burda, sonra başka zeminlerde kuşkusuz.

Tarabya’ya yaşıyoruz ve burada iyice yerleşme yani Zihni’nin tabiriyle köklenme fikri (dükkan açmak) hızlıca, çabasızca ve sahibinden.com’a her zaman, alakasız yerlerde göz atma merakımla başladı. Bir gün esnaf olacağımız ise ikimizin de beklediği ama ne yapacağımızı bilmediğimiz bir gerçekti aklımızda.

Şimdi sabahları dükkanımızı açıyorum, ve o gün olacakları bekliyorum. Pazartesi sabahı “Acaba iş arkadaşlarımı, kurumsal bir yerde olmayı özleyecek miyim?” diye düşündüm ve bu fikri akşam olduğunda unutmuştum. Bunda benim açımdan pandemi ve böylece evde, yalnız çalışmaya başlamış olmaya alışmış olmak da var.

Aktif yani bayağı sigortalı gazetecilik dönemimde “belirsizlik”, “kaygan zemin” özellikle Teyit’te çalışırken hissettiğim ve dolayısıyla ensemde bekleyen şeydi. İlginç, bu belirsizlikle mücadele edemeyenin çalışanlar olduğuna hükmolunmuştu yönetenler tarafından. O zaman bunu kabul etmesem de karşı argümanlar için henüz cümlelerim tam da olmamıştı. Şimdi her sabah dükkanımızı açtıktan sonra olacakları beklerken yani esnaf belirsizliğine baktığımda gördüğüm şey, sınırların belirlendiği ya da önünde giden yolu gördüğün anda o belirsizlik gibi duran şeyle mücadele etmenin önünde bir engel olmadığı. Dolayısıyla esnaflıkta belirsizlik bir “kader”, her gün bir mücadele, ancak bu durumla mücadele eden tek şey belirsizliklerin etkisini hafifletecek, kişinin üzerine yük olarak bindirmeyecek adımları atmak, sorunları yığmamak.

Bu sabah kendi Bağkur’umu ödedim. Eskiden bunu mali görevlilerin benim adıma yaptığını düşündüm. Esnafçılık büyük büyük bir özgürlük vadediyor gibi gözükse de burnumun dibindeki deniz kenarına gidemiyorum aslında dükkanı bırakıp bir aydır. Gittiğimde de hissettiğim şey “Ya müşteri geldiyse” oluyor. En büyük FOMO esnaflardadır!

Sürekli ayık ve küçük bir işletmeye sahip olmak sebebiyle biten malları kontrol etmek, muhasebe öğrenme zorunluluğu(!), zam geldikçe bunu müşterilere anlatmak, sürekli aynı yerde olmak işin en zorlu yanları fakat bunun karşılığında hem dayanılmaz iş arkadaşlarının olmaması, hem ilginç komşular, hem herkesi tanıdığın ya da fikrinin olduğu bir semt, hm tanıştığın ilginç insanlar belki de koridorlar, tanışıklıklar ve binalara hapsolmuş bir gazetecilikten daha gerçektir.

Bisikletle en çok komşumuz olan Fransız Lisesi’ne sipariş götürüyorum. Bu, Zihni dükkanda oldukça mümkün oluyor. Çünkü 40 yıl Yeniköy’de çocuk doktorluğu yapmış müşterim 86 yaşındaki Candan Hanım’a göre burası “Rahmet’in kapısı. Öyle kafana göre kapatılmaz.”

Bu bir ay içinde bir kedi daha sahiplenmiş olduk ya da kelimenin gerçek anlamıyla o bizi seçmiş oldu; Tozlu, biliyorsunuz güvenlik ve kalite kontrol şefimiz. Çok hastaydı, şimdi iyileşiyor. Dükkanda kalmak istiyordu fakat izin vermemiştik ilk birkaç gün. Meğer dişlerinden hastaymış. Bunun dışında karşımızdaki, metruk gözüken ama esnaf olunca detaylarını öğrendiğim 40 ortaklı ahşap evde bir kedi ailesi yaşıyor, bebekleri dükkanımıza çaktırmadan girdiğini sanıyor.

Biliyor musunuz dükkanımızda en çok sokak hayvanları için mama satılıyor. İnsanlar tam da sahiplenmedikleri ve aralarında bir ilişki gelişen bu hayvanlara bakabilmek için gerçekten para ve zaman harcıyor. Merhametle ilişkili gelişen bu kolektif hayvan bakımı bilinci, insanı şaşırtıyor. Dolayısıyla sürekli satın alınan o mamayı bulundurmak, tatilden önce kişilere haber vermek bir satış meselesinden çok sorumluluğa dönüşüyor, dönüştü.

Petshop tedarikçileri dünyası biraz erkek ve ticari gözüküyor. Hakikaten hayvana yararlı, markadan ya da satıştan öte zararsız da olabilecek fikirleri geliştirmek, hayata geçirmek, hayvan sevgisini “bir kap su” fikrinden öteye geçirmek buraya dair temel hayalimiz. Bu yüzden dükkana bir kitap rafı getirdik ve Paraşüt Kitap’la birlikte “içinden hayvan geçen kitapları” yerleştirdik. Önümüzdeki günlerde İletişim Yayınları’ndan bir seçki de eklenecek. İnsanların tepkisini merakla bekliyoruz.

Böyle düşününce, bu taraftan bakınca dünya kurtarmak ya da etrafını değiştirmek isteyenler için esnaflık fikrinin gerekli olduğunu düşünüyorsun. “Ya yeterince çok esnaf senin gibi esnaflar olsa?”

Özgürlüksüz, kurallarını belirlediğin bir özgürlük biçimi, dünyayı değiştirmeye ve değiştirmemeye dair bir fikir gibi. Emeğinin karşılığının aybaşına ötelendiği bir sistemden çok belki de o gün, o an orada ve akşam hesabı kapatırken göreceğin bir dünya yabancılaşmak ve çalışmakla ilgili fikrimizi dönüştürebilir.

İnsanın doğasına en uygun çalışma formlarından birinin, şimdilik esnaflık olduğunu düşünüyorum. Çalışmıyormuş gibi çalışmak, insanlığa en çok yakışan şey kuşkusuz ve meslek dediğin şeyin bedensel faaliyetle de bir ilgisi var. Hayır, ilk insanlar gibi yaşayalım demiyorum ama yeniliğe kapanmak bir şey yapmadan değişim istemek gibi diyorum.

Tarabya’ya geleni, mutlaka çaya bekliyorum. Şimdi paketlemem gereken mamalar var. İçerde başladığım ve iki kez mama satmak bir de adres tarif etmek için böldüğüm bu yazıyı evrene bırakıyorum.

Bizi takip edin, Instagram’da buluşalım. Çünkü her hayvansever bir tebriği hakeder.

seçil.

--

--