bisikletli dörtyüzyetmiş gün.

Seçil Türkkan
2 min readJan 8, 2021

ankara. ocak 8.

evet, aradan 101 gün geçmiş, en azından neler olup bittiğini yazmayalı. bisiklet mi geride kaldı biraz, blog mu? blog. zira bazı zamanlarda bisiklet sürdüm tabii, hep yeni haberlerim olacak değil. ya da belki şöyle düşünmeli; bazen de verecek yeni haberler yok ama yeni haberler olmaması fikri, hayatın durduğu anlamına gelir mi? ya da yazmayı durdurmuş olmak akanın önünde engel mi?

1 ve 2. vitesleri bozulmuştu son gördüğümde. dururken mi oldu? hayır. ben dursam da bisiklet durmadı aslında.

dilara sürdü, pelin de kullandı kendisini. sanırım vites gevşemesi bu. taner abiye götüreceğim yine “şu yüzden olmuş” diye sabırlıca anlatacak bana olan biteni. ona götürmeden ben tamir etmeye girişmeli miyim? gerek yok belki. belki de her şeyi öğrenmem gerekmiyor, ya da belki gerçekten zorunda kalınca denerim.

atakan bana “bisiklet bir hevesti diyebilir miyiz?” diye sormuştu narköy’de. o günden beri aralıklarla düşünüyorum. ama sanırım varlığı bu kadar ortada duran, kapı eşiğinde yola çıkmayı bekleyen bir şey, heves değil, oldu olacak komple yerleşmiştir hayatına bana kalırsa. var olan ve ortada apaçık duran şey bir heves gibi gözükse de vardır ve oradadır işte oldu olacak. her şey ve herkes zamanını bekler bana kalırsa. hem bir hevesse de, kim var olmadığını söyleyebilir ki, yani şimdiki zamanda da ve bu eşikte de.

trende gözden geçirdim tüm bisiklet günlerini, 2019 sonundan 2020'ye ve nihayetinde 2021'e bağlanmışız bugünlerde. bir ilerleme, bir gelişim beklerdik miydik burada? hayatıma komple sirayet etmesi, birlikte macera dolu uzun yollar geçmek, bir “bisikletçiye” dönüşmem, başlarda düşündüğüm “ne giyeceğim, nasıl taşıyacağım, nerede nasıl süreceğim?” gibi unsurlarla dönüşmemi bekler miydik mesela? peki şimdi düşününce, kim dönüşmediğimi söyleyebilir ki? bisikletçi olmak ne demektir? discord’ta bir rolüm var artık mesela ismi bisikletçi olan ve geçenlerde kansu’nun ahmet ve bana attığı bir e-posta ile kışkıran.

tohum fikri hayatımdaki yerini anneannemin ölümüyle hayatındaki tam karşılığını aldı sanırım. onun mezara gömüldüğü anı görmek bunu simgeleyen bir fikir benim için. insan öldüğünde bile, bir tohum yani aslında. yaşadığımız hayat, gördüğümüz her şey, hayatımıza kattıklarımızın da kendi hayatlarımıza bir tohum olduğu fikrini düşündüğümde geriye karamsar pek bir şey kalmıyor.

kışkırmak, hem de dönüşürken, bir süreç içinde.

bisiklet, bir şenlik fikrinin tohumu günün sonunda.

--

--